BİR DEĞİL BÜTÜN
Sami Buğra KÜPÇÜK
22sinsam05@gmail.com
Babamlar anlatıyor; çok değil elli yıl kadar önce, köyde kimin bir işi olsa koşup yetişirlermiş. Kendi işim olsa bu kadar yormazdım kendimi diyorlar sürekli. Aklım almıyor, başkasının işi için yorar mı insan kendini? Kendi işinden önce tutar mı hiç? Meğer dünya değişmiş, meğer dünyayla birlikte bizler de değişmişiz. O yüzden olacak ki aklımın kalıplarına sığdıramıyorum, dünden bu güne nasıl bir devrim, nedir bu ivedilik?
Yahu biz hep tarihimizle övünmedik mi? Hani komşumuz aç iken tok uyuyan bizden değildi. Hani bir elin verdiğini diğer el görmezdi. Boşuna mı okuyoruz tarihimizi, nerede çıkardığımız dersler? Nerede yoksulu zengin, aç milleti tok kılan Bilge Kağan’ın torunları…
Çağ atladık; yeni bir çağ, bambaşka, çok başka adına ne koymalı? Çıkar, menfaat, fayda? Herkes kendini ve o anı düşünüyor. Karnım doysun da… Başkaları pek de önemli değil. Çünkü ona dokunmayan yılanın başkasına dokunması kimsenin umurunda değil. Robot değiliz; duygularımız var, irademiz. Boşuna farklı değiliz ki ondan. Ama neden robot gibi davranırız. Anlamam. Tepkini koy ortaya her şey siyaset, spor mu? Aç kalanları düşün; su alan botları, yırtık montları.
Nasıl bir nesil yetişiyoruz bakın, hepimiz Avrupalıyız hepimiz eşitlikçi liberal. Elimizde son model telefonlar… Hepimiz diyorum çünkü hepimiz bunu görüyoruz altın yaldızlı aynamızda. Bir de arkası olduğunu unutuyoruz o aynanın, çok masumuz unutuyoruz, görmüyoruz değil unutuyoruz, utancımızdan değil (!) O unuttuğumuz aynanın arkası da var duvara yaslı, kendisi yaslı, soğuk karanlık, toz duman.
Torunlarımız olmayacak mı bizim? Ne anlatacağız onlara? Ne öğreteceğiz? Dede, nine siz ne yaptınız, kime menfaatsiz çalıştınız, yoruldunuz denildiğinde nasıl cevap vereceğiz? Artık aklı başında gençler değil miyiz? Şu an neden dönüm noktamız olmasın? Yıllarca hep kendimizi düşündük. Ne oldu çok mu zenginiz, çok mu neşeli? Allah razı olsun, denildiğinde tüm yorgunluğumuzun gittiği bir gençliktik biz. Menfaatlere bağlı, duyguları ölmüş değiliz. Sadece farkında değiliz olanların. Dünya bizim etrafımızda dönmüyor. Çıkalım bakalım şu dünyaya bir de aydan. Herkesi görelim, kendimizi unutalım, duygulanalım, ağlayalım…
Fark etmenin zamanı gelmedi mi içindeki cevheri? Seni de mutlu etmez mi kanadı kırık bir kuşu beslemek, bir tohumla bir ağaç dikmek? Gelin bırakalım şu bilgisayarları, tabletleri. Çamurdan araba yapmaya geri dönelim. Kıymetini bilelim ekmeğin, elbisenin, barışın, huzurun. Yetmez! Paylaşalım, el verelim yoksulluğa, çaresizliğe, tükenmişliğe… Yanında ısınalım yetimlerin, aynı sofradan yemek yiyelim, başını okşayalım öksüzlerin. Bir kere de zamanımız gitsin bakalım, boşa gitsin zamanımız. Para kazanmayalım, zengin olmayalım. Bir gün de mutlu edelim. Yarının, tertemiz gençliğinin mayası biz değil miyiz? Kalkalım mı artık? Geç olmadı mı? Uykumuz açılmadı mı? Gözlerimizin mahmurunu yıkamıyor muyuz her sabah?
Avrupalılaşmak, çağdaşlaşmak birlikle, bütünlükle olur. Tek ve gruplar halinde bir ilerleme düşünülemez. Toplum denilen yapı, insanları bir bütün olarak ele aldığından sınıflar halinde gelişim toplum arasında ayrılıklara neden olur. Bu ayrılıkları ortadan kaldıracak olan da biz genç nesiliz. Toplumun ileriye gitmesi için hep birlikte adım atmalıyız. Bu yolda yorulanlar, ezilenler, pes edenler olacaktır. Yapılması gereken el verip bilfiil hareket etmekle mümkündür.
Kaleminiz daim olsun…
Çocuklarimıza bir çarpık çağ daha bırakmamak için acil önlem almalıyız..En buyuk en guzel onlemde anne babanin l,peygamberimizin yolunu en guzel şekilde anlatmak olacaktır..Vesselam..
ÇARPIK ÇAĞ
Doğru mu, yanlış mı karar sizlerin
Biz aklın durduğu çağda yaşadık
‘Ben dinsizim! ‘ diyen beyinsizlerin
Din dersi verdiği çağda yaşadık.
Çabuk pişsin diye zorbanın aşı
Ayıran olmadı kurudan yaşı
Keçinin kaplana her adım başı
Kırk tuzak kurduğu çağda yaşadık.
Baylar çalım sattı, bayanlar etin
Ar duvarı çürük, darbeler çetin.
Modern putçuluğun, şirkin, zilletin
Kemale erdiği çağda yaşadık.
Bazen kör kilitler vuruldu dile
Bazen armağanlar kazandı hile
Homo’nun,komo’nun, deyyusun bile
İtibar gördüğü çağda yaşadık.
Yabancısı olduk ilin, obanın
Müdür ekmeğini çaldı çobanın
Resmi dairede devlet babanın
İpe un serdiği çağda yaşadık.
Önümüz çileydi, arkamız cefa
Bir gün semtimize basmadı sefa
Mürşidin, müridin günde beş defa
Günaha girdiği çağda yaşadık.
Kimi hak adalet gördü düşünde
Kimi devlet kuşu buldu başında
Vatanseverlerin vatan dışında
Hasretlik sürdüğü çağda yaşadık.
Göz yumup izine düştük batı’nın
Tuttuk kuyruğundan haçlı atının
Pamuk yumağının, tüyün, tütünün
Nice baş yardığı çağda yaşadık.
Neler yıkmadık ki son olsun diye
Harcadık günleri gün olsun diye
Asker kaçağının şan olsun diye
Askeri vurduğu çağda yaşadık.
Dilendik, savurduk Doları, Markı
Döndükçe aşındı düzenin çarkı
Şalvarı, kasketi, gömleği, börkü
İhtiras sardığı çağda yaşadık.
Kimi vurgun vurdu döndü köşeyi
Kimi yalamakla doydu şişeyi
Kiminin ateşi, külü, maşayı
Ekmeğe dürdüğü çağda yaşadık.
Kılavuzluk yaptı körü beylerin
Seçimde sağılan sürü, beylerin
Morgtaki ölüden diri beylerin
Hâl-hatır sorduğu çağda yaşadık.
Atladık bir çağdan bir diğerine
Çıktık zirvelere, daldık derine
‘Çağdaş bayanlar’ın cins beylerine
Çuvallar ördüğü çağda yaşadık.
Biri yola çıkmaz dayı bulmadan
Biri balık avlar suyu bulmadan
Birinin haftayı, ay’ı bulmadan
Milyarlar derdiği çağda yaşadık.
Baş örtüsü yasak,Türk olmak günah
Sabır ver, sabır ver ey gadir Allah!
Bulaşık basının her gün, her sabah
İslâm’ı Yerdiği çağda yaşadık.
Zorbaya rüşvettir ‘nurol-çok yaşa’
Mâbutlar, kıbleler değişti hâşâ
İnsanın kâğıda, demire, taşa
Secdeye vardığı çağda yaşadık.
Görün hâlimizi biz insanların
Tutsağı olmuşuz suizanların
Her zaman her yerde müslümanların
Müslüman kırdığı çağda yaşadık.
Abdurrahim KARAKOÇ